HÜKÜMLÜ VEYA TUTUKLUNUN KAÇMASI (FİRAR) SUÇUNDA YARGITAY KARARLARINA GÖRE SANIĞIN CEZALANDIRILAMAYACAĞI VEYA CEZASINDA İNDİRİM YAPILACAĞI DURUMLAR

15/04/2020

Tutuklu veya hükümlünün kaçması suçu, diğer bir deyişle firar suçu; hakkında tutuklama kararı veya kesinleşmiş mahkumiyet hükmü bulunan kişinin kamu görevlilerince yakalandıktan sonra tutukevinden, kapalı veya açık cezaevinden veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması ile vücut bulur.

Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu açısından iki hususa özellikle değinmek gerekir:

  • Ceza infaz kurumu dışında olsa bile, hükümlü olarak dışarıda çalışan kişilerin kaçması halinde de firar suçu hükümleri uygulanır.
  • Hapis cezası, adli para cezası yaptırımından çevrilen kişiler de kaçmaları halinde firar suçu nedeniyle yargılanırlar.

Tutuklu ve hükümlünün kaçması suçu, 5237 sayılı TCK’nın 292. maddesinde “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir.

TCK md. 292’de yer alan “tutuklunun kaçması” veya “hükümlünün kaçması” şeklindeki firar suçları özgü suç niteliğindedir. Yani, bu suçları yalnızca durum ve sıfatı kanun maddesindeki tanıma uyan kişi işleyebilir. Kanundaki tanıma göre bu suçu ancak tutuklu veya hükümlü olan kişiler işleyebilir. Özellikle belirtelim ki, hükümlünün firar suçu işleyebilmesi için yargı kararı ile mahkum olduğu hapis cezasının infazına başlanmış olması gerekir. Örneğin, tutuklu veya hükümlü olmadığı halde polisin yol çevirmesinde üzerinde bulunan uyuşturucu madde ile yakalanan ve kaçan kişi hakkında firar suçu (tutuklu veya hükümlünün kaçması suçu) hükümleri uygulanamaz.

Usulüne uygun bir şekilde hakim veya mahkemece verilmiş bir tutuklama kararı bulunmadan kişi tutuklu sıfatını kazanamaz. Aynı şekilde kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan hükümlü olarak da adlandırılamaz. Yargılamanın yapıldığı mahkeme sanık hakkında yakalandığı ve kaçtığı tarih/saat itibariyle tutuklama kararı ya da kesinleşmiş mahkumiyet kararı gibi hukuken kaçmama yükümlülüğü yükleyecek özgürlüğü kısıtlayıcı bir kararın bulunup bulunmadığı araştırmalıdır.

Şüpheli veya sanık hakkında yakalama kararı olsa bile, bu yakalama kararının tutukluluk veya kesinleşmiş mahkumiyet kararına ilişkin olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Yakalama kararı, tutukluluk veya hükümlülükten kaynaklanmıyorsa, kaçan kişi hakkında hükümlü veya tutuklunun kaçması suçu nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılmaz.

            Ancak, Yargıtay sanığın savunmasının alınmasına yönelik mahkeme tarafından verilmiş yakalama kararına dayanılarak yakalanan kişinin gözaltındayken kaçmasını tutuklu veya hükümlünün kaçması suçu olarak değerlendirmektedir.

            Gözaltına alma, daha çok soruşturma aşamasında başvurulan bir koruma tedbiridir. Gözaltına alınan kişinin kaçması halinde tutuklu veya hükümlünün kaçması suçu hükümleri uygulanamaz. Çünkü tutuklanma ihtimali yüksek olsa bile gözaltındaki kişi hakkında henüz bir tutuklama kararı mevcut değildir.

            Adli kontrol veya hastanede gözlem altında bulunan kişilerin yükümlülükleri yerine getirmemesi veya ilgili kurumdan kaçması firar suçu olarak nitelendirilemez.

                        Firar Suçunda Etkin Pişmanlık

            Tutuklu veya hükümlünün, kaçtıktan sonra etkin pişmanlık göstererek kendiliğinden teslim olması halinde, kaçtığı günden itibaren teslimin gerçekleştiği güne kadar geçen süre dikkate alınarak verilecek cezanın altıda beşinden altıda birine kadarı indirilir. Ancak, kaçma süresinin altı ayı geçmesi halinde cezada indirim yapılmaz.

Tutuklu veya hükümlünün etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilmesi için kendiliğinden teslim olması gerekir. Örneğin, jandarmanın bulunduğu evin çevresinde güvenlik çemberi oluşturup kaçmayı engellemesi üzerine teslim olan tutuklu veya hükümlü etkin pişmanlık nedeniyle ceza indiriminden yararlanamaz.

Tutuklu veya hükümlünün nerede ve nasıl yakalandığına dair herhangi bir tutanak veya belgenin düzenlenmemesi halinde, kendiliğinden teslim olup olmadığı veya yakalanıp yakalanmadığının araştırılarak etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmelidir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Karar: 2014/2563 sayılı kararında ‘’Teslim olması gereken süreden üç gün sonra kendiliğinden teslim olduğunun kabul edilmesi karşısında sanığın cezasından etkin pişmanlık nedeniyle TCK’nın 293. maddesinin birinci fıkrası uyarınca yapılan indirimin, sanığın kaçtığı ve teslim olduğu tarihler arasındaki süre dikkate alınarak anılan maddede belirtilen 1/6 ile 5/6 arasındaki oranlardan makul ve hakkaniyete uygun düşen bir nispetin tercih edilmesi gerekirken 2/6 nispetinde indirim yapılması bozma nedenidir.’’ denilmiştir. Somut olay incelendiğinde sanığın kaçtıktan sonra sadece 3 gün içinde pişmanlık duyarak kendiliğinden teslim olduğu görülmektedir. Yerel mahkeme buna rağmen yapılacak indirimi gerekçesiz olarak alt sınıra yakın yerden yapmıştır. Yargıtay ise kural olarak verilecek cezalarda alt sınırdan neden uzaklaşıldığının, yapılacak indirimlerde de üst sınırdan neden uzaklaşıldığının gerekçelendirilmesini istemektedir. İncelenen olayda da sanığın sadece 3 gün sonra teslim olması, üst sınırdan uzaklaşılarak indirim yapılmamasını makul göstermektedir. Yerel mahkeme etkin pişmanlık hükmü nedeniyle ve diğer olguları da dikkate alarak yüksek oranda indirim yapmalıdır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Karar: 2014/2921 sayılı kararında ‘’TCK’nın 292. maddesine göre hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun oluşması için failin tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçmasının gerektiği, bunun dışındaki hallerde söz konusu suçun oluşması için yasalarda fiili suç sayan özel bir düzenleme olmasında zorunluluk bulunduğu, 5275 Sayılı Kanunun özel infaz usullerini düzenleyen 110. maddesinde böyle bir düzenleme olmadığı gibi aynı maddenin 5. fıkrasına göre özel infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması halinin müeyyidesinin cezanın baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmesine karar verme olacağı anlaşılmakla; kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma istemi incelenen dosya kapsamına nazaran bu gerekçeyle yerinde görüldüğünden Kaş Sulh Ceza Mahkemesi’nin 27.6.2012 tarih, 2011/17 esas ve 2012/519 Sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir.’’ denilmiştir. Yargıtay bu kararında özel infaz rejimine göre infaz edilen suçlarda firar suçunun oluşmayacağını belirtmiştir. Gerçekten de özel infaz rejimine tabi suçlarda infaz usulüne uyulmaması halinde verilecek ceza, önceki cezanın baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmesine karar vermekten ibarettir. Yani özel infaz usulünden firar etme eyleminin suçu için yeni bir ceza davası açılmamakta, ceza baştan itibaren infaz kurumunda çektirilmektedir. Eğer bu eylemin müeyyidesi özel kanunda yer almasaydı bu infaz usulünden kaçan sanık da firar suçundan cezalandırılacaktı.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Karar: 2014/2673 sayılı kararında ‘’11.04.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6291 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 5275 sayılı Kanuna eklenen 105/A-8. maddesi gereğince Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat edilmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmesine rağmen müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet Başsavcılığına teslim olmayan hükümlülerin TCK’nın 292, 293. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği öngörülmüştür. Somut olayda Çanakkale İnfaz Hakimliğinin 2013/668-2013/666 sayılı “kapalı ceza infaz kurumuna iade” kararının usulüne uygun olarak 04.04.2013 tarihinde tebliğ edildiği halde teslim olmayan sanığın sübuta eren ve unsurları yönünden oluşan hükümlünün kaçması suçundan mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi bozma nedenidir.’’ denilmiştir. Karar incelendiğinde sanığın kendisine en yakın başsavcılığa başvurması için usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak kanunla kendisine verilen 2 günlük teslim olma süresine uymadığı, bu yüzden firar suçundan cezalandırıldığı görülmektedir. Sanık eğer kendisine yapılan tebligattan sonra 2 gün içinde ilgili mercie başvursaydı firar suçu oluşmayacak ve ek ceza almayacaktı. Verilen 2 günlük makul ve kanuni sürede başvurmayan sanığın firar suçundan da ceza alması hukuka aykırı görünmektedir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin Karar: 2015/207 sayılı kararında  ‘’Firar ettikten sonra kendiliğinden teslim olduğunu beyan edip nerede ve nasıl yakalandığına dair dosyada herhangi bir tutanak veya belge bulunmayan sanığın, savunmasının doğruluğu araştırılarak sonucuna göre hakkında TCK’nın 293. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulama olanağı bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiği gözetilmeden Adana E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 19.6.2012 tarihli yazısıyla yetinilerek sanığın kendiliğinden teslim olmadığından bahisle hakkında TCK’nın 293. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır.’’ denilmiştir. Somut olayda firar suçunun sanığı, firar ettikten sonra kendiliğinden pişman olup teslim olduğunu iddia etmiştir. Sanığı yakalayan polis memurları herhangi bir dosya veya tutanak düzenlememişlerdir. Hukukun genel ilkelerinden olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, sanığın cezalandırılması için yakalandığının veya teslim olduğunun ortaya koyulması gerekmektedir. Dosyada sanığın beyanlarının aksini ispat edecek deliller bulunmazsa sanığın kendisinin teslim olduğu hususu kabul edilerek etkin pişmanlık hükümlerine göre cezasında indirime gidilmesi gerekmektedir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 19.06.2017 tarih ve 2017/9210E-2017/7691K  sayılı kararında ‘’Hükümlü veya tutuklunun kaçması suçunun oluşabilmesi için, hakkında tutuklama veya kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunan kişinin, tutukevinden, ceza infaz kurumundan ya da gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması gerektiği; somut olayda, sanık … hakkında, … İcra Ceza Mahkemesi’nce üç aya kadar tazyik hapsi cezası verildiği ve tazyik hapsi cezasını infaz etmekte olan sanığın infaz kurumundan firar etmesi şeklinde gerçekleşen eylemi nedeni ile TCK’nın 292/1. maddesinde düzenlenen suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden sanığın beraatı yerine yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedeni sayılmıştır.’’ denilmiştir. Yargıtay bu kararında açıkça tazyik hapsi cezasını infaz kurumunda çeken sanığın buradan kaçması ile firar suçunun oluşmayacağını ifade etmiştir. Ancak bu karar oldukça sorunludur. İcra ceza mahkemesinde tazyik hapsine karar verilebilmesi için mahkeme hükmüne ihtiyaç vardır. Tazyik hapsinin bir ceza olduğu ve cezasının açık ceza infaz kurumlarında çekildiği de dikkate alındığında Yargıtay kararının yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır. Tazyik hapis cezalarına mahkum olup da açık ceza infaz kurumunda bulunanların, bulundukları ceza infaz kurumundan kaçmaları veya kaçmaya teşebbüs etmeleri durumunda, “hükümlü” sıfatını taşımaları nedeniyle firar suçunun oluştuğuna karar verilmelidir.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Karar: 2016/5367 sayılı kararında ‘’Sanık hakkında TCK’nın 293. maddesinde yazılı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespiti bakımından sanığın kendiliğinden mi teslim olduğu yoksa yakalanarak mı cezaevine konulduğunun araştırılarak sonucuna göre sanık hakkında hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır.’’ denilmiştir. Karar incelendiğinde Yargıtay firar suçunda sanığın lehine olan etkin pişmanlık şartlarının oluşup oluşmadığının araştırılmasını; eğer sanığın yakalandığı kesin, şüpheden uzak ve açık delillerle ispatlanamıyorsa verilecek cezadan indirim yapılmasını istemiştir. Ancak kanunda açıkça yazıldığı üzere sanık kaçtıktan sonra 6 ay içinde teslim olmazsa yakalanmasına veya kendiliğinden teslim olup olmadığına bakılmaksızın cezasında indirime gidilmez.

            SONUÇ

Yaygın kullanımıyla firar suçu, sadece tutuklu veya hükümlüler tarafından işlenebilecek özgü suçlardandır. Sanık usulüne uygun bir şekilde hakim veya mahkemece verilmiş bir tutuklama kararı bulunmadan tutuklu sıfatını kazanamadığından ve aynı şekilde kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmadan hükümlü olarak da değerlendirilemeyeceğinden bu durumda kaçan kişi firar suçunu işlemiş olmaz. Gözaltına alma tedbiri uygulanan sanık da kaçtığında firar suçu oluşmaz.

Yargıtay’ın hangi durumlarda firar suçunun oluşmayacağına dair kararları genel olarak istikrarlıdır. Etkin pişmanlık şartlarının detaylı şekilde araştırılması, sanığın tutuklu veya hükümlü olduğunun belirlenmesi konusundaki kararları istikrarlı iken hangi suçtan ceza alanların hükümlü sayılacağı konusundaki bazı kararları tartışmaya açıktır. Birden çok kanunda açıkça hükümlü olarak gösterilmesine rağmen tazyik hapsi cezasına çarptırılan kişi hakkında verilen ve sanığın hükümlü olmadığına dair karar doktrinde tartışmalara neden olmuştur. Her ne kadar Yargıtay güncel bir tarihte bu kararı vermiş ve görüşünü değiştirmemiş olmamasına rağmen tazyik hapsi cezasına çarptırılan sanığın da firar suçunu işleyebileceği şeklinde kararlar vermesi hukuka uygun olacaktır.

Stj. Av. H. Deniz ARLI



Bir cevap yazın